Bayram İle Marşımız Üzerine

Bayram İle Marşımız Üzerine

İstiklal Marşımızın TBMM’ce kabulünün 90.yıl dönümü nedeniyle Araştırmacı Yazar Şemsettin Bayram’la yaptığımız röportajı sunuyoruz.

Akçaabat Ajans: Her milletin kendine has bir milli marşı vardır.Marşlar milletlerin bağımsızlık ruhunu, dünyaya bakışını anlatır. Hafta başı ve sonu gururla okuduğumuz bu marşın anlamının bu demek olduğunu öğrendik öğretmenlerimizden. Şimdi sizden İstiklal Marşımızın serüvenini dinlemek istiyoruz. Öncelikle marşımızın yazılmasına neden olan ruh hali ve bu ortamda neye karar verildiğinden söze başlayalım.

  Şemsettin Bayram : 1919’da başlayan karanlık günler, Anadolu insanını iyice bunaltmıştı. Herkesi bir karamsarlık sarmıştı. Bu ortamda başlamakta olan kutsal mücadelenin önünde bulunan şahsiyetlerin kafasında büyük bir soru vardı. Mücadelenin kutsallığını bütün milletin yüreğinde hissettirip onları cepheye koşturabilmek için neler yapılabilirdi? İşte bu arayışta Kuva-yı Milliyeci bir heyetin ricasını İsmet Paşa’nın Maarif Vekaletine önermesiyle ödüllü bir marş yazımı yarışması açılır.

Bu marş,hürriyet için dişiyle,tırnağıyla boğuşan millete cesaret verecek bir ses olacaktı. Milleti karamsarlıktan ümide; Hakk’ın vadettiği parlak günlere taşıyacaktı. Ülkenin her tarafından, gönülleri vatan aşkıyla yanıp tutuşan şairlerden 724 eser gelmişti.  fakat istenilen özellikleri bütünüyle içereni bulunamamıştı. Bu işi ancak hayatını vatanına,dinine feda eden  “en yüksek,en ilahi belagat”la yazan Mehmet Akif başarabilirdi.

Akçaabat Ajans:  Şimdi İstiklal Marşımızın serüvenini Akif’in hayatı içinde verelim.

Ş.Bayram : Mehmet Akif,Şubat 1920’de İstanbul’dan Balıkesir’e gider. Zağnospaşa Camii’nde Kuva-yı Milliye hareketinin din ve vatanı kurtarmak demek olduğunu bu nedenle birlik içinde ümitsizliğe saldırmanın gereğini anlatır. Burada attığı temel Atatürk’e güç verir. Nitekim zaferden sonra bunu Atatürk dile getirmiştir.

Akif,10 Nisan 1920’de bizzat Mustafa Kemal’in çağrısıyla Ankara’ya gider. Onun yokluğunu fırsat bilen İstanbul Hükümeti Kuva-yı Milliye aleyhine fetva vermeyen Şeyhüiislamı istifa etmek zorunda bırakır ve Abdullah Efendi’ye fetvayı verdirir.

Akçaabat Ajans : Üstat,Ankara’dan sonra Eskişehir,Burdur,Sandıklı,Antalya,Afyon,Konya ve Kastamonu’ya gider.Oralarda da aynı görevi ifa eder. Gittiği yerlerde isyanları sona erdirir; halkı  cepheye koşturmak için çalışır.. Kastamonu sanırım biraz öne çıkmaktadır, nedir onu öne çıkaran?

Ş.Bayram: Nasrullah Camii’deki vaazı Sevr antlaşmasının cami kürsüsünde parçalanmasını belgeler. Nitekim Sevr’in milletimiz için bir ölüm fermanı olduğunu dile getirir. Çözümü gösterir: ”Milletler topla, tüfekle, zırhlı  ordularla, uçaklarla yıkılmıyor,yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki bağlar çözülerek herkes kendi menfaatini  sağlama sevdasına düştüğü zaman yıkılır.(…) Buna imkan  vermemek için fertler arasındaki birlik ve beraberliği sarsacak en küçük hareketlere dahi meydan vermemek gerekir.

İslamın son yerleşme yeri olan bu güzel toprakları düşman istilası altında bırakmayalım.  Cenab-ı Allah, Hak yolunda mücadele için meydana atılan azim ve iman sahipleriyle beraberdir…”  Bu vaaz bütün camilerde okunur.  Mehmetçikler,bu kutsal vaazı koyunlarında muska gibi saklarlar.

Akçaabat Ajans : Özellikle milli şairin gezilerindeki vaazları,nutukları harika sonuçlar verir. Eşref Edip’in yazdığı gibi, “Hırslar,husumetler…Hepsi ayaklar altındadır. Müşterek tehlike bütün kalpleri sımsıkı bağlamıştır birbirine. Bütün gönüller, bütün meclisler, Ankara’nın dağları, taşları samimiyet ve sevgi içindedir.” Bu ortamı kutsal mücadeleye ve zafere taşıyacak bir marş yazımı söz konusudur artık. Yarışmanın seyrini sizden dinleyelim.

Ş.Bayram: 7 Kasım 1920’de Hakimiyet-i Milliye (nr.72)’de verilen ilâna 724 güzel şiir gelir. Ancak istenilen sesi veremiyorlardı. İstenilen sesi sadece,

“Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i …

 Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.” mısralarının sahibi verebilirdi. Ancak kazanana verilecek 500 lira, Akif’i dışta tutar. Allah için, namus için, vatan için yazılacak bir şiir karşılığında para asla alınamazdı.

Nihayet Maarif Vekili Hamdullah Suphi,paranın onun oluruyla bir hayır kurumuna verilebileceğini bildirmesi üzerine Akif, şiire başlar. Evde, sokakta, camide, Meclis’te; uyurken, yürürken, yemek yerken bütün hücreleriyle 3-4 gün içinde marş biter.

1 Mart 1921 yarışma günüdür. Oturum başkanı M.Kemal bir konuşma yapar:  “…Her taraftan felâket, matem sesleri geliyordu… Her taraf endişe ve ıstırap içinde çalkalanıyordu… Azim ve iman sayesinde (…) ye’se düşen gönüller yeniden kuvvetleniyor.” Mebuslar kürsüden vatanperverler nutuklarını sunarlar. Hamdullah Suphi, İstiklâl Marşı’nı gür sesiyle okur. Ağlamalar, hıçkırıklar, alkışlarla Meclis titrer, kendisinden geçer. Abdulgafur Efendi dua eder, büyük Meclis “Amin” der.

12 Mart 1921 Marşın resmi kabul günüdür. Oturum Başkanı Dr. Adnan Adıvar’dır. Marşı tekrar okutur ve Marş  Hasan Basri’nin takriri ile 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45’te resmen kabul edilir.

Akçaabat Ajans:  Kazandığı 500 lirayı bir kuruma verir. Ancak bu kurum hakkında farklı bilgiler vardır.

Ş.Bayram: O kurum Darül-mesai’dir. Bu kurum yoksul çocuk ve kadınlara onlara meslek edindirerek ardından iş bulan bir kurumdu.

Akçaabat Ajans:  Marşımızın  beste yarışması için de 500 lira ödül koyulmuş.Bestelenecek bölüm konusunda tartışma çıkmış . Neydi o tartışma?

Şemsettin Bayram :  İsmail Habib Sevük’ün başkanlığındaki heyet marşta geçen, ”Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal” mısrasının çıkarılıp çıkarılmaması konusunda  tartışmışlar. Bunun  üzerine Mustafa Kemal ,Başkana,  “ …Bu marşın istiklal davamızı anlatışı yönünden büyük bir manası vardır. Benim en beğendiğim parçası budur.” deyince   bu mısra besteye dahil edilir.

Akçaabat Ajans:  Beste sonucuna da Atatürk’ün bir etkisi oldu mu ?

Ş.Bayram : Bunu söyle açıklayalım .1923’te Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi seçilir. Bilahere bestekarın Batı müziğini bilmediği bestesinin armoni bilgi ve kurallarına uymadığı dile getirilir. Bu arada ülkenin değişik yörelerinde farklı besteler çalınır..Atatürk bu aşamada devreye girer ve Osman Zeki’nin bestesi tek beste olarak uygulamada kalır. Bu bestenin tercihinde Latife Hanım’ın beğenisi de söz konusudur kimilerince.

Akçaabat Ajans:  Bir konferasınızda  “ Anadolu’nun İlahi Destanı “ diye tanımladığınız marşımızın içeriği hakkında neler söylemek istersiniz ?

Ş.Bayram : Şimdi başka bir nitelemede bulunacağım : “ Milli Mutabakat Metni “ bakın , marşta bütün milletin üzerinde birleştiği kutsal kavramlar var : Uğruna kurban olunacak bayrak ,ezelden beri (kalu bela)  Allah’a inanan millet , altında binlerce şehit barındıran vatan , dinin temelini sembolize eden ezan .  Bu kavramlarına bileşimi bizi mesaja götürür :  “ Hakkıdır ,Hakk’a tapan milletimin istiklal “ (Bağımsızlık  Allah’a inanlarındır .)

Bu nitelikleriyle bu metinden daha güzel bir  “ mutabakat metni “  olabilir mi ? Buradaki düşünceye katılmada hangi Kürt , Laz’ dan geri ya da hangi Arap  , Türk’ten arkada kalmak ister ? Bu bağlamda İslamla şereflenen bütün milletler bu metne saygı duymalıdır.

Akçaabat Ajans:  “ Ayetlerle İstiklal Marşımızın Tahlili “ adlı  yazınızı neden yazdığınızı ve o eserin özünü şimdi daha iyi anlıyoruz.

Sayın Hocam ,İstiklal Marşımızı  başka ülkelerin marşlarıyla karşılaştırırsak neleri söyleyebiliriz ?

Ş.Bayram: Çeçen milli marşı “ la ilahe illellah”  nakaratı itibariyle  bizimkiyle aynı . İslam ülkeleri dışında ABD’nin marşında “ Tanrıdır güvenimiz ! “ parola olarak algılanmış.İçerikte gövde gösterisi var; Osmanlıyı çağrıştırıyor.  Alman Milli Marşının ilk bölümünde ırkçılık var , gerçi törenlerde söylenmiyor ama metinden çıkarılmamış.  En eski marşlardan biri olan Fransız milli marşında savaş naralarının olması dikkat çekici.Ama asıl dikkat çeken husus,iki imparatorluk,dört cumhuriyet ve bir muvakkat hükümet kurulmasına rağmen marşı hiçbir zaman marşı değiştirmeyi düşünmemiş olmalarıdır.

Akçaabat Ajans:  Sayın hocam, röportajımızın sonuna geldik. Son sözlerinizi alabilir miyiz?

Ş.Bayram: İstiklal Savaşımızın belgesi olan bu marşa bağlı kalmanın yanında şairini de unutmamalıyız. Bu bağlamda Sayın Başbakanımızın  2011 yılını Mehmet Akif Yılı ilan etmesi  güzel bir olaydır. Kendisine teşekkür ediyoruz.Ayrıca kutsal mücadelede  yer alan herkesi saygıyla anmalıyız.Başta Atatürk olmak üzere, erinden paşasına kadar  bütün silah arkadaşlarını rahmetle yad ediyoruz.Bu arada okuyuculara bu güzide marşın tanıtımını yapan Akçaabat Ajans sitesine  teşekkürü bir borç biliyorum.Sağ olun.

Akçaabat Ajans: Biz de teşekkür ediyoruz.

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Röportaj