Abdulmuttalip Çoban

Abdulmuttalip Çoban

İki Demokrat Başkanın (Obama-Biden) Ortak Kaderi ve Suriye Politikası

İki Demokrat Başkanın (Obama-Biden) Ortak Kaderi ve Suriye Politikası

 

Joe Biden ABD’nin son başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi başkan Trump’ı mağlup ederek ABD’nin 46. Başkanı olmuştu. Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz selefinden kalan sorunlarla mücadeleye başladı. Bu yönüyle önceki demokrat başkan Obama’nın kaderi ile bir noktada aynı kaderi paylaşmaktaydı. Barack Obama’da göreve geldiği ilk dönemde selefi George W. Bush’tan kalan birçok sorunla uğraşmak zorunda kalmıştı. Özellikle Bush’un demokrasiyi birçok bölgeye yaymak amacıyla kullandığı baskıcı ve sert güç argümanı ile Afganistan ve Irak’a müdahalesi birçok soruna neden olmuş ve bu sorunlarla uğraşmak halefi Obama’ya kalmıştı. Aynı şekilde Trump’ın izlediği politikalar, ani karar değişimleri ve sert tavırlar Biden yönetimine birçok sorun bırakmıştı. Özellikle son dönemde ortaya çıkan Covid salgını ile mücadelede Trump yönetiminin sınıfta kalması Biden yönetimine ekonomik anlamda sıkıntılı bir süreci ve işsizlik sorununu bırakmıştı. Ayrıca Obama döneminde Bush döneminden kalan ABD prestijinin düşmesi sorunu aynı şekilde Trump yönetiminden Biden yönetimine miras kalmıştı. Obama yönetiminin ABD prestijini yükseltme noktasında ne kadar başarılı olduğu tartışılır. Biden yönetiminin ise bu yönde neler yapacağı nasıl adım atacağı yönünde tahmin yapmak ise şu süreçte zor. Ancak Biden yönetiminin adım atması gereken en önemli noktalardan biri de Ortadoğu ve şüphesiz Suriye sorunu. Başkan yardımcılığını yaptığı Obama’nın Suriye politikasını mı sürdürecek yoksa yeni bir politika mı izleyecek zaman gösterecek. Ancak bölgedeki mevcut durum, selefi Trump’ın politikaları ve uluslararası alanda yaşanan gelişmeler Biden’ın Suriye krizine yönelik politikası hakkında bazı tahminler yapmayı mümkün kılmaktadır. Bu tahminlere geçmeden önce Obama ve Trump yönetiminin Suriye politikasına değinmekte fayda var.

Obama’nın Suriye Politikası

Obama göreve geldiği ilk dönemlerde Bush yönetiminden kalan Afganistan ve Irak müdahalesinin yarattığı olumsuz durum ile uğraşmanın yanında, 2008 finansal krizinin yarattığı ekonomik sıkıntılar işsizlik gibi sorunlarla da uğraşmaktaydı. Bunun yanında Bush’un demokrasiyi Ortadoğu’ya yayma amacıyla başlattığı sert güç adımları ve önleyici müdahaleler ile ABD imajı da sarsılmıştı. Bu olaylara Obama’nın seçim döneminde halka verdiği değişim ve umut vaatleri de eklenince Obama dış politikasını daha az maliyetli ve devlet dışı kurumların kullanıldığı, doğrudan müdahaleyi reddeden geriden yönetme şeklinde belirlemişti. Bu amaçla iç politikada ekonominin düzeltilmesine ve işsizliğin azaltılmasına öncelik veren Obama, Afganistan ve Irak’tan çekilme sürecini başlatmış, bu dönemde ortaya çıkan Arap baharı adı verilen halk ayaklanmalarına karşı ise temkinli yaklaşmıştı. BM, NATO, Arap birliği gibi örgütlerin yanı sıra Türkiye gibi bölge ülkelerini kullanarak dolaylı yoldan bu krize dahil olmuştu. Arap baharının ortaya çıktığı ve yayıldığı ülkelere bakıldığında en kanlı çatışmalar Suriye’de yaşanmıştı. Ancak Suriye’de yaşanan bu çatışmalara Obama yönetimi doğrudan müdahale etme gereği duymamıştı. Göstericilerin yanında olan Obama yönetimi ilk dönemlerde Esad’ın gitmesini istemiş, halkın talepleri doğrultusunda reform yapmasını belirtmiş, daha sonra kimyasal silah kullanımını kırmızı çizgisi olarak belirlemişti. Ancak kırmızı çizgi ilanından sonra Esad’ın muhaliflere yönelik kimyasal silah kullanmasına rağmen müdahale etmemiş bunun yerine muhaliflere yardım yapmıştır. Müdahale etme düşüncesini kongre onayına sunmuş ancak Rusya’nın Esad’ın kimyasal silahlarını ülke dışına çıkarması için adım atacağını bildirmesi üzerine müdahale ihtimali ortadan kalkmıştır. 2014 yılında IŞİD’in bölgede etkinliğini artırması üzerine Esad’ı bir yana bırakmış bu örgüte odaklanmıştır. Bu örgütle mücadelede bir yandan birçok Avrupalı devletin oluşturduğu askeri koalisyon ile hava saldırısı düzenlemenin yanında bölgede vekil aktör olarak kullandığı PYD/YPG terör örgütü ile iş birliği içerisine girmiştir. Bu adım hem müttefiki Türkiye ile karşı karşıya gelmesine neden olmuş hem de bölgede PYD örgütünün etkinliğini artırmıştır. Dolayısıyla Obama’nın geriden yönetme stratejisi bölgeyi oldukça karmaşık bir hale getirmiş ve ABD’nin bölgede üstünlüğünü Rusya’ya devretmesine yol açmıştır. Suriye’yi terör örgütlerinin çoğaldığı rejimin sert güç kullandığı ve Rusya’nın etkisini artırdığı halde selefi Trump’a bırakmıştır.

Trump’ın Suriye Politikası

Trump seçildiği dönemde özellikle seçimin meşruluğu konusunda ortaya çıkan birçok spekülasyon ile mücadele vermek zorunda kalmıştı. Bu spekülasyonların çoğaldığı dönemlerde dış politikasını oluşturmuş ve sert söylemlerini önceki cumhuriyetçi başkan George W. Bush gibi artırmıştır. Ancak Suriye konusunda çekingen davranmıştır. Bu noktada özellikle Suriye’den askerlerini çekeceğini belirtmesi bölgeden ABD unsurlarının tamamen çıkması yönünde yorumların yapılmasına neden olmuş ancak Trump tamamen askerlerini bölgeden çekmemiştir. Trump daha sonra IŞİD özelinde terörle mücadele amacıyla bölgeden tamamen çekilmediğini ifade etmişti. Bölgede Rusya’nın artan etkisine karşı Obama gibi PYD/YPG terör örgütü ile iş birliği içerisine girmiştir. Türkiye’nin insani müdahale ve terörle mücadele için operasyon düzenlemek istediği yerlerden ABD askerlerini geri çekmiştir. Bu adımın atılmasında Erdoğan-Trump ikilisinin iyi ilişkilerinin etkisi büyüktür. Bölgede yeni üsler ve eğitim kampları oluşturmuş ve gözlem noktaları kurmuştu. Obama’dan farklı olarak müdahale anlamında Esad rejiminin stratejik öneme sahip tesislerine seyir füzeleri ile iki saldırı yapmıştı. Her ne kadar müdahaleden çekinmese de Trump yönetimi de bölgedeki müttefiklerini ve PYD gibi örgütleri kullanarak çekimser bir Suriye politikası izlemiştir.

Biden’ın Suriye politikası Nasıl Şekillenecek?

Biden göreve geldiği ilk günden itibaren önceki demokrat başkan Obama gibi selefinden birçok sorunu devralmıştı. Biden’ın devraldığı en önemli sorunlardan biri Covid salgını ile yetersiz mücadele sonucu ortaya çıkan ekonomik kriz ve işsizlik sorunuydu. Bu amaçla salgınla mücadelede yakın dönemde 1.9 trilyonluk yardım paketini onaylamıştı. Biden’ın uğraşmak zorunda kaldığı bir diğer sorun ise ABD’nin yara alan prestijini tekrar onarmaktı. Özellikle Münih konferansında yaptığı etkili konuşması, BM Filistinli Mültecilere Yardım ajansına Trump döneminde kesilen yardımların tekrar yapılacağının açıklanması, İran ile Trump döneminde tek taraflı feshedilen nükleer anlaşmalara tekrar dönülebileceğinin belirtilmesi bu amaçla atılan adımlardan bazılarıydı. Biden’ın gündemini meşgul eden bir diğer konu ise Ortadoğu ve özellikle Suriye sorunuydu. Biden’ın ekibinde Obama döneminden isimlere yer verilmesi, demokrat başkanların geleneğinde bulunan liberal adımların atılması, demokrasi anlayışı ve diplomasi aracının kullanılması gibi argümanlar nedeniyle Biden’ın Ortadoğu politikası ve özellikle Suriye politikasının diplomatik kanallar aracılığıyla yürütülebileceği ihtimalini artırmaktadır. Ancak Obama döneminden alınan dersler sayesinde diplomasi aracının düzen arayışı için kullanıp, demokrasi ve insan hakları temelli politikalar yürütülerek ABD’nin bölgede tekrar liberal anlayışla lider olmasını sağlamaya çalışma ihtimalleri oldukça yüksek. Bu nedenle Biden yönetiminin bölgede Obama yönetiminden daha aktif bir politika izleyeceğini söyleyebiliriz. Ve özellikle bu noktada karşımıza Dışişleri bakanı Anthony Blinken ve Ortadoğu-Kuzey Afrika Koordinatörlüğü’ne getirilen McGurk çıkmaktadır. Biden Ortadoğu politikalarını bu iki isim üzerinden ve tabii CENTCOM üzerinden şekillendirecektir. Özellikle bu noktada Bush ve Obama yönetimlerinde yer alan McGurk’a önemli iş düşmektedir. Mcgurk Suriye krizi noktasında PYD/YPG terör örgütü ile sağladığı iyi ilişkiler ile bilinmektedir. Bu nedenle Biden yönetiminin de Suriye politikasını bu örgütler üzerinden sürdüreceği tahmin edilmektedir. Ancak bu adım ABD’nin bölgedeki müttefiki Türkiye ile yine karşı karşıya gelmesine neden olacaktır. Dışişleri Bakanı olarak göreve gelen Anthony Blinken’in de Türkiye karşıtı sert açıklamaları olduğu da bilinmektedir. Bu açından iki ülke ilişkilerinin nasıl seyir alacağı da merak konusu. Sonuç olarak Biden bölgede ABD imajının artırılması noktasında Obama yönetiminden daha aktif şekilde adım atacaktır ancak herhangi bir müdahaleden ziyade diplomasi aracını ön planda tutarak devlet dışı örgütler ile bölgedeki politikasını sürdürecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.