Maval okuyan biz değiliz!

Berkant PARLAK

“Sendikacılık cesaret ister” başlıklı, bir önceki yazımda Din-Bir-Sen Trabzon İl Sekreteri’nin yaptığı 4 cümlelik ve içeriğinden hiçbir şey anlaşılmayan açıklamayı ele almış, açıklamanın amacına ulaşmadığını ifade etmeye çalışmıştım.

Ettik veyâ edemedik bu okuyucuların takdirine kalmış bir şey ancak altındaki birkaç yorum gerçekten dikkat çekiciydi. Bunlardan Din-Bir-Sen Trabzon Şube Başkanı Celalettin Akçadoğan’ın ki hayli fazla dikkate değerdi.

Hem şube başkanı olması nedeniyle, hem de yazdıklarıyla ilginç yorumuyla ilk dikkati çeken yorum Sayın Akçadoğan’ınkiydi. Akçadoğan kendi klavyesinden çıkan harfi harfine uygun olarak şu ifadeleri kullandı: “Sayın Berkant bey sizler beklenen özrü yapacağına kendinize göre maval okuyorsunuz. Sendikacılı çok laf yapmak değil taşı gediğine koymaktır. Hocalara karşı yapılan fütursuzca saldırılar ve yalan yanlış haberler. Peygamberimize ve Yüce Allaha Yapılan hakaretler (ekşi sözlük sitesi) sizce bir mana ifade etmiyor öylemi. Bizler bir partinin güdümünde veya yanında değil tamamen doğrulardan yanayız. bu tutum ve davranışımız defa en basın açıklamalarından bellidir. Müftü beye sıra gelince En yetkikili ve sayısal çoğunlukta olan sendikacıların mahareti. demakki sizler öyle sendikacı istiyorsunuz. Son olarak söz anlayana sivri sinek saz laf anlamayana davul zurna az. takdir okuyucularındır.”

Sayın Akçadoğan birincisi biz kimseden özür dileyecek bir şey yapmadık! Yaptığımızda da özür dilemesini de biliriz! Siz sendika olarak bir din görevlisine karşı yapılan haksızlığı doğru-dürüst savunamamanın yanı sıra, bu haksızlığı kimin yaptığından bile sanırım haberdar değilsiniz! Biz özür neden dileyecekmişiz? Bir de maval okuduğumuzu iddia etmişsiniz. Maval, Türkçe’deki deyim olarak karşılığının dışında Arapça’da uzun hava tarzındaki müziklere verilen bir admış. Ben Arapça bilmem Sayın Akçadoğan, bu nedenle mavalı da bilmem. Ama sizin göreviniz itibariyle Arapça bildiğinizi tahmin ediyorum.

Neyse açıklamanın devâmında sendikacılığı “çok laf yapmak” değil “taşı gediğine koymak” olarak nitelendirmişsiniz. Evet, biz de ondan bahsettik taşı gediğine koyamadınız dedik. Ayrıca ben yazımda “hocalara karşı yapılan saldırılar bir anlam ifade etmiyor” demedim. Sanırım bu da bir “maval” bölümü olacak ki ardından Peygamber ve Allah’a yapılan saldırıların da bende bir anlam ifade etmediği kaydedilmiş. Allah ve Resul’üne karşı bir saldırının mevzumuzla hiç bahsi olmamasına karşın, Sayın Akçadoğan’ın bu değerleri ortaya atması ise nasıl bir yaklaşım onu da anlamış değilim.

Sayın Akçadoğan devâmında yine benim yazımda kastetmediğim bir algı içerisine girmiş ve bana cevap vermiş, demiş ki “Bizler bir partinin güdümünde veya yanında değil tamamen doğrulardan yanayız.” Ben böyle bir imâda bulunmadım ancak bu şekilde çokça eleştiri aldınız ki sizde böyle bir önyargı ve savunma oluşmuş!

Son olarak Müftü Bey’in hususuna gelirsek, ben sizin tarafınızdan bir açıklama gelmedi dedim, sürgün şu sendikanın bu sendikanın işidir demedim. Siyasetin harcadığı Müftü’yle ilgili neden bir tavır sergilemediniz dedim. Ama siz bunu da farklı bakış açısıyla değerlendirdiniz. Bu konuyu ben de sizinle aynı ifâdelerle tamamlayayım: Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Takdir okuyucularındır!

Artık bir köşe yazısı yazarsın!

Sitemizin düzenleyicisi ve köşe yazarı Derviş Altuntaş “Adı yaman olmadı” başlıklı son yazısını 10 Mayıs 2011’de kaleme aldı. Birlikte gittiğimiz Akçaabat Sebatspor’un Adıyaman dış saha karşılamasından sonra kaleme almıştı. Sebatspor, 2. Lig Beyaz Grup’tan düşmüştü o maçtan sonra. Tabi Sebatspor’un düşüşü devam etti. Sebatspor’un eski başkanı Zeki Öztürk olaya tekrardan müdâhil oldu ve 3. Lig’de yer alan Trabzon Kanuni Futbol Kulübü’nü satın alarak adını, 1923 Sebatspor yaptı. Şans eseri de yeni Sebatspor’un sahasında ilk olarak Adıyaman’la birlikte karşılaşacak. Sebatspor’un karşılaşmadan gâlibiyetle ayrılma ümidiyle birlikte köşe yazarımız Derviş Altuntaş’ın da karşılaşmadan sonra bir yazı kaleme almasını diliyoruz.

Esenlikler…