Kelam-ı Akçaabat.

Ali MARKAL

 

Zaman, ömür nasıl uçup gidiyor, farkında mıyız?

            Mekânlar ve insanlar sürekli bir değişim içinde…

Zaman harcanmak, ömür tükenmek için var!..

Hazreti Peygamber’in; “ Zaman kısalacak. Bir sene bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi geçecek, bir günün geçmesi ise bir yaprağın yanması kadar çabuklaşacak, hiçbir şey de bereket kalmayacak.” dediği kıyamet zamanındayız sanki…

Değişim hayatımızı esir almış, her yönden

Geçen yıl bıraktığımız Akçaabat’ı – bu yıl daha gelmedim ama- bu yıl bulamayacağımız muhakkak. Ya yeni eklenmiş bir bina, ya da saçları yolunmuş gibi yeni bir çorak arazi ile karşılaşacağız…

Deniz dolgusu alan ve buraya yapılmış güzelim parklar, teselli olacak yine…

Geçenlerde sitemizde okudum, eski Hamam Çimeni modern bir yapıya kavuşturulacak diye. Bina ile, beton ile doldurulmuş bir saha - ki aslı ne kadar güzeldi – modernlikten ne sunacak bize…

Oysa orası park orman bir yapıya kavuşturulsa, şehrin tam göbeğinde küçücük bir çam ormanlığı olsa, ne hoş, ne güzel olur değil mi?..

Dedik ya sürekli değişim! Artan şehre göç ve kontrolsüz çoğalan nüfus, barınak ihtiyacını kaçınılmaz kılıyor. Bu nedenle her alanı, her bahçeyi, her tütün tarlasını apartmanla dolduruyoruz gayrı…

Hazreti Peygamber kıyamet işaretlerini anlatırken; “Büyük ve gösterişli binalar yapılacak ve bunlardan dolayı sokaklar daralacak.” diye emare veriyormuş ashabına.

Biz Akçaabat’ı, Peygamberin emareleri ışığında bu hale getirdik herhalde?.. Gerçekleşsin söylenenler diye!

Mevlana ; “Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.”  der. İnanın çocukluğumda yaşadığım Akçaabat,  bu sözü tam anlamıyla doğrular. Bizim akranlarımız hak verecektir kuşkusuz. Tabi şimdiki nesil, şu an Akçaabat’ı yaşayanlar ne anlatmak istediğimizi pek anlayamayacaklar.

Eski bir Akçaabat fotoğrafına bakın, iç geçirmiyor musunuz?..

Kalanima Deresi zehir akıyormuş diye şikâyetleri okudum. Anlatmak istediğimi aslında bu haber çok net ve aşikâr açıklıyor.

Ahanda, Lazlar ve Kalanima Dereleri, ne güzel duru sular ile akıyordu. Yaz geceleri kurbağaların serenatlarını dinlerdiniz. Şimdi kurbağa sesini duyabiliyor musunuz?..

Yokediyor, kirletiyor, değiştiriyor ve bozuyoruz. Bu bir eleştiri değil;  olması gereken, emredilen, yazılan bu demek ki…

Kıyamet nasıl kopacak?.. Allah her şeye bir sebep veriyor değil mi?..

Bu sitede uyuşturucu operasyonuna yönelik neredeyse ayda bir haber okuyoruz. Kaçak kenevir yetiştirmeleri, bu bahçelere baskın gibi haberler çıkıyor Akçaabat’tan. Ne oluyoruz, nereye koşuyoruz böyle? Suç oranı en az olan şehirlerden biriydik biz. Ne değişti ki?..

Mevlana; “Dostların hatası, yabancıların doğrusundan iyidir.” der.  Kendi içimizde çözümü bulacağız, bulmalıyız. Büyük kentlerdeki gibi insanlığımızı yitirmeden kafa yoracağız sorunlara, düşeni görmezlikten gelerek sorunları halledemeyiz!..

Olaylar, her an ince bir tele bağlıdır. Bilgili insanlar, bu olaylardan faydalanıp gerekli işleri zamanında yaparlar. (Bonaparte)”

Kalabalıkları kontrol etmek ve yönetmek zor! İhtiyaçlar farklı. Öncelikler herkese göre değişiyor.

Değişen her şey yeni bir gereksinim, yeni bir fikir ve yeni bir ortam yaratıyor. Akçaabat eski Akçaabat, insanımız elli yıl önceki düşüncede değil muhakkak…

Akçaabatlılar olarak Akçaabat’a ve sorunlarına gerektiği gibi sahip çıkabiliyor muyuz? Bizim haksızlığa uğradığımızda ya da gerektiğinde tepki koymaya güçlü bir kamuoyumuz var mı?..

İnsanlar,  babalarından ziyade zamanlarına benzerler.(Hadisi Şerif)”

Akçaabat Merkezi gerçekten kalabalık bir şehir yapısına büründü. Artık herkes şehrin merkezinde yaşamını sürdürmek, ancak tatil günleri ya da bunaldığında köye çıkıp dinlenmek, şehrin gürültüsünden arınmak istiyor…

Yaşam tarzı ve standardı değişti yani…

Biz burada Mevlana ile noktalayalım sohbeti. Daha çok konuşacağız, anlatacağız, yazacağız nasılsa... Allah ömür ve sağlık verdikçe, Akçaabat var oldukça Akçaabat üstüne kelamımız bitmez.

“Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı ki; Dünya’nın da sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!”

“Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder, hem kendini!”

“Kula vefası olmayanın, Hak’ka vefası olmaz!..”