AKÇAABAT, HEP AKÇAABAT!

Ali MARKAL

 

Yeni yıl kapıya dayandı!..

Zaman, ömür nasıl uçup gidiyor, farkında mıyız?

Aylar günlerin, yıllar ayların, ömür yılların derlenmesi…

Akıp gider kendi mecrasında zaman…

Mekânlar ve insanlar sürekli bir değişim içinde…

Zaman harcanmak, ömür tükenmek için var!..

 

Geçmişte birçok adetler yaşanırdı Akçaabat’ta.

Şimdi şehir bir keşmekeşlik, yoğun kalabalık ve yabancılaşma içinde.

Yine kalandaris kutlanıyor mu acaba?

Kapı  vurulup, uzun iple bağlanmış torbalar görünmeden evin içine fırlatılıyor mu?..

Bahçeden koparılmış bir portakal, bir avuç fındık, üç-beş mandalina torbalara konuyor mu?

“Kalandaris, ne verirsen alırız!” naraları karanlık sokaklarda çınlıyor mu yine?..

Cadı kızı evdeki kap kaçağı çizmesin diye kapılara cadı dikeni takılıyor mu?..

Pagan kültüründen kalma adetler, geçmişte birlikte yaşamış nice insanların bıraktıkları gelenek ve görenekler, kültür zenginliği, hoş görü abideleri bunlar…

Unutuldu mu acaba?...

Strateji, dayanışma, güç ve taktik oyunu kalak alma, kuluk, firar, pokuç, çelik çomak… Şimdiki çocukların bilmediği oyunlar.

Artık bilgisayar ve cep telefonu bağımlılığı, oyun arzu ve isteğimizi değiştirmiş!

Esir almış çocukları!

Sokaklarda oynama isteği, enerji sarfetme, koşma, bağırma ve bitkin bir şekilde yatağa uzanıp, sabaha dinlenmiş, stressiz kalkma uygulaması kaybolmuş…

Tombul, hımbıl ve tembel yapıyor bu teknoloji!..

Akçaabat özünü yaşıyor mu?..

Adetler, gelenekler bizi birbirine kaynaştıran unsurlardı.

Uzun kış gecelerinin eğlencesiydi…

Şehirleşme, kalabalıklaşma, hayat kavgası, apartmanlar ve yabancılaşma; birçok hasletimizi yok ediyor, farkında mıyız?..

İnsanlar,  babalarından ziyade zamanlarına benzerler.(Hadisi Şerif)” bizler de zamanımıza uyduk!..

 

Bir Hindu Atasözü;  “Dostlarınızı sık sık ziyaret ediniz, çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılarla kaplanır.” der.

Yollarımız ayrılmasın, dostluklarımız yabancılığa dönüşmesin!..

Mevlana; ““Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı ki; Dünya’nın da sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!”

“Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder, hem kendini!”

“Kula vefası olmayanın, Hak’ka vefası olmaz!..” der.

İnsanı, dostluğu, vefayı özetler…

 

Büyük Şehir Belediyeli günler yaramadı bize sanki.

Belediyemiz büyük külfetler altında kaldı gibi.

Söylenenler, belde belediyelerinin borç ve alacakları ile Akçaabat’a devredildiği ama hiçbirinin de borçtan başka bir şey getirmediği yönünde…

Birçok gelir kapısını Trabzon’a devrettik.

Yani yoksun kaldık bunlardan!

Bir de gelenlerin personel giderleri, borçları eklenince, el-kol bağlandı anlayacağınız.

Kolay değil Akçaabat’ı döndürmek.

Sınırları ve hizmet bekleyen alanları genişlemiş koca bir şehir!

Geliri azalmış, gideri çoğalmış…

 

Kış mevsiminin soğuk günlerini yaşamaya başladık.

Akçaabat yağmurlara teslim!

Bereket veren yağmurlar, felaket verir oldu…

Tarihi köprümüz, azgın sulara teslim oldu, yıkıldı.

Üzücü elbette.

Yıllar sulara gömüldü sanki…

Allah, geçmişte olduğu gibi, İnşallah daha büyük felaketler göstermez!

Unutmayalım ki; “Dün’den ders almamış olanın yarını da dün olacaktır!..”

 

Allah’ın tüm dua ve dileklerinizi kabul etmesi, hayallerinizin gerçekleşmesi, sevdiklerinizle mesut, sağlıklı ve gönlünüzce nice yıllar niyazlarımla!...

Sağlıcakla kalın!