Kemençe de horon da öz malımızdır

Kemençe de horon da öz malımızdır

Trabzon’un başlıca halk oyunu horon ve ilçelere göre gösterdiği bazı farklılıkları konuştuk

Söyleşi: Berkant Parlak

Karadeniz Bölgesi’nin başlıca halk oyunu horondur. Bölgede yaşayan insanların eğlence zamanlarında, bir araya geldiklerinde en sık oynadıkları oyunlardan birisidir. Bayram, kına gecesi, düğün, yayla etkinlikleri, asker uğurlamaları ve çeşitli eğlencelerde oynanır. Coşkular, sevinçler, mutluluklar horonla yaşama dönüştürülür. Horon birlik olmanın ve birlikte hareket etmenin bölgedeki en belirgin etkinliklerinden biridir. Horon insanları birbirine bağlar ve onların ortak bir duyguyla hareket etmelerini sağlar. Horon, Türkiye adına halk oyunları yarışmasında dünya birinciliği de elde etmiş bir oyundur.

Horon adı Yunancadaki dans anlamındaki horos “χορός” sözcüğüyle ilişkilendirilmek istense de halk ağzında “mısır sapı, ot vb. şeylerden yapılan desteler, yığınlar.” anlamına gelen “horom” sözcüğünden geldiği ifade edilmektedir.1 Daha açık bir anlatımla horom ya da horon, mısır saplarının ve çayırların 10-15 kucak bir araya getirilerek dikey durumda yığılıp tarlada bulunan “kabak develeri” ile üst kısımdan bağlanmasıdır. Başka bir değişle daire şeklinde sıkıca bağlamaktır. Yöre oyunlarını oynarken bir arada toplanarak sıkıca el ele tutup daire hâlinde horon kurmalarındaki şekil ve benzerlik, horon ile horom sözcüğünün gerek anlam gerekse sözcük yapısı bakımından birbirini tamamlamaktadır.2 Ali Kemal Küçükosmanoğlu horonun vazgeçilmez unsurlarından biri olan kemençe çalgısını da Yunan kültürünün sahiplenmeye çalıştığını ifade ederek buna da sert biçimde karşı çıktı.

Horon illere göre farklılık gösterdiği gibi Trabzon ili içerisinde bazı ilçeler arası da biçimsel bazı farklılıklar göstermektedir. Uzun yıllar horon oyununu oynamış ve bu oyunu kendisinden sonraki kuşaklara da aktarmakta olan 56 yaşındaki Ali Kemal Küçükosmanoğlu Trabzon’daki horon biçimlerini üçe ayırıyor. Akçaabat, Maçka, Tonya, Vakfıkebir ve Yomra ilçelerindeki oynanış biçimini bir; Şalpazarı ve Beşikdüzü ilçelerindeki oynanış biçimini bir; Of, Sürmene ve Çaykara ilçelerindeki oynanış biçimini bir olarak öbekleştiren Küçükosmanoğlu ilçelerdeki coğrafî ve ekonomik farklılıkların horon oynayış biçimine yansıdığını ileri sürüyor.

Küçükosmanoğlu, bölgede “Pala Dayı” namıyla anılmaktadır. Yerel ve yaygın televizyon kanalları ile yerel bazı radyolarda programcılık yapmış olan Küçükosmanoğlu kendine has giyimi, bıyığı ve tarzıyla Trabzon’da birçok kişi tarafından tanınmaktadır. Uzun yıllar horon oyununa mesai harcamış olan Küçükosmanoğlu birden fazla albüm çıkararak da bölge sanatına katkı sunmuştur. Küçükosmanoğlu horon ve kemençe ile bağını hiç koparmadan hâlen daha etkin bir biçimde bu kültürle bağlılığını sürdürüyor. Küçük yaşlarda yaylada öğrendiği horonu genç kuşaklara da öğretiyor. Küçükosmanoğlu’nun horonu öğrettiği genç kuşaktan bir de ekibi var.

Sizi kısaca tanıyarak horon geçmişinizi öğrenebilir miyiz?

1960 yılında Trabzon’un Akçaabat ilçesinin Dürbinar Mahallesi’nde doğdum. Okula başlamadan yaylaya gidiyorduk ailemizle. İnek beklemeye başladığımız zamanlar... O zamanlar başladık horon oynamaya. Yayla çocuğu olduğumuz için horonu yaylada öğrendik. Akçaabat Merkez İlkokulunda okumaya başladım. Okulda horon ekibine horoncu seçmeye başladılar. Ben de hevesli olduğum için seçildim. Şimdi rahmetli olan bir hocamız o zaman 90 tane öğrencinin içinde bana “Bundan horoncu olmaz.” demişti. O zamanki insanların bilgisi az, “çocuğa nasıl yaklaşılır”ı hesaplayamamışlar. Ayrıldım, ilkokulun salonunda sinema bölümü vardı. O aradan seyrediyordum çocukları ne oynuyorlar diye. Onların oynadığını ben yaylada oynuyordum zaten. Horona böyle başladık sayılır.

Asıl mesleğim berberliktir ama horonun yakasını hiç bırakmadım. Nerede yayla şenliği nerede horon… Hep onun içindeydim. Hiç kopmadım. Horon benim yaşam tarzım. Tabi horon şekilden şekle giriyor. Ama maalesef bilinçli olarak bunu kimse bu zamana kadar doğru dürüst yansıtmadı. Ayrıca yıllar önce Yunanistan “kemençenin sahibiyim” diye ortaya atıldı. Kemençe bizim öz malımızdır. Buna Türklerden başka Allah’ın bir kulu sahip çıkamaz. Rumlar buradan Yunanistan’a gideli kaç yıl oldu? Örneğin 90 yıl. 91 yıl önce bana Yunanistan’da bir tane kemençeci ismi söylesinler. Uzatmaya gerek yok. Bizimle yaşayanlar kültürü buradan alıp oraya götürdüler. Biz değerlerimize sahip çıkamadık.

Horon figürlerinin bir anlamı var mı?

Horon denildiğinde millete beden dersi gibi geliyor. Horonun her figürünün bir anlamı var. Horon kurmaya başladığın zaman kolunu yukarı kaldırırsın, karşıdan bakan senden korkar. Bu yiğitlik anlamına gelir. Aşağıya aldığın zaman kollarını bükersin, bahçede bellemeye yaparız ya işte bu ona benzer. Bir, iki, üç sayarsın vol deriz, vol gidersin tekrar başa dönersin. Yani bahçemizle, toprağımızla, ekinimizle horon aynı şeydir. Sert horona, sallamaya girersin Karadeniz’in dalgasıdır bu. Hırçın vurur taşlara. Sen sallamayı salladığın zaman ayağını yere vurduğun zaman yere adam delik arar kaçmaya. Bu bölgede Şalpazarı’nda başka oynanır, Sürmene’de başka oynanır, Of’ta başka oynanır, Akçaabat’ta başka oynanır. Ama birbirine en yakın olanları Akçaabat, Maçka, Tonya’dır.

Şu anda horon yozlaşıyor. Düzayak horonu çıkardılar. Düğünlerde oynanıyor. Bana göre o horon değil. Niye değil? Çünkü horonda bir çeşit olacak. Aşağı alması olacak, diz vurup kalkacaksın. Millet bir sıraya koymuş zıp zıp gidiyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi horon, kemençe alanında çok geri. Üniversite dediğin araştıracak. Hele Karadeniz’de isen Karadeniz’in öne çıkacak neyi var? Horonu, kemençesi var. Öne çıkacak.

Trabzon ilindeki horon türlerini nasıl ayırabiliriz? Aralarındaki ayrım nasıldır?

Maçka, Akçaabat, Tonya, Vakfıkebir, Yomra bir horon. Şalpazarı, Beşikdüzü horonu bir. Of, Sürmene, Çaykara horonu bir. Karşılamaya benzer biraz daha. Karadeniz’in her ilçesi başka bir güzel. İlçelerin doğa yapıları da birbirinden farklı ve bu doğa yapıları da horona yansımış. Akçaabat’ta ne var? Güneye doğru dağ var, sırt var. Ellerini yukarı kaldırdığında ona benzer. İnersin denize denizin de dalgası serttir. Sonra geliyorsun yavaşça Akdeniz iklimine doğru. Mandalina, portakal, nar vardır Akçaabat’ta. Onun yumuşaklığıyla yenlik3 horona gelirsin. Sonra yavaş yavaş tarlada yaptığın bellemeye doğru geçersin. Coğrafî özellikleri taşırsın yani. Şalpazarı grubunda tek figür var. İki tane figürü göremezsiniz. Akçaabat gibi değil. Of tarafının horonu ise oldukça ağırdır. Ağıta yakındır. Orasının ikliminin özelliğindendir. Orada çay vardır. Denizle çok içli dışlı değildir. Oradaki hareketler sert değildir. Sağır teldendir. Maçka, Akçaabat, Yomra, Tonya horonu hızlıdır.

(Hızlı ritimle söylüyor)

Oyna horoni oyna, ya salla bellerıni

Sana hastayım dedım, yiyeyim dillerini

(Yavaş ritimle söylüyor)

Oyna horoni oyna, ya salla bellerıni

Sana hastayım dedım, yiyeyim dillerini

Aynı sözlerin kemençeyle Of’ta daha yavaş söylendiğini görürsünüz. Çünkü orayı yaşatıyor.

 

1 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü Cilt 3, TDK Yayınları, 2009, s. 2412

2 Selim Cihanoğlu, Akçaabat Yöresi Geleneksel Halk Oyunları, Müzikleri ve Sazları, Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu, Trabzon 2013, s. 541

3 Yenli: Hafif, ağırlığı az olan. (Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü Cilt 6, TDK Yayınları, 2009, s. 4822) Trabzon’da “yenlik” biçiminde kullanılıyor.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haberler