İlk Açıklamasında Sert İfadeler

İlk Açıklamasında Sert İfadeler

Hacıoğlu İlk Basın Açıklamasında Sert İfadeler Kullandı

Cumhuriyet Halk Partisi Akçaabat İlçe Başkanı Musa Hacıoğlu,son günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında savcılıklara verilen Cumhurbaşkanına hakaret ile ilgili şikayetler hakkında bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada Kılıçdaroğlu'nun kullandığı 'Diktatör' kelimesinin bir hakaret değil durum tespiti olduğunu savunulan açıklamada bunun gerekçeleri sıralandı.

 

İşte O açıklamanın tamamı.

Basına Ve Kamuoyuna

Son günlerde basında yer alan haberlerden anlaşıldığı üzere, ülke genelinde olduğu gibi, ilimiz ve ilçemizde de AKP’li vatandaşlarımızca Cumhuriyet savcılıklarına, CHP genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, Cumhur başkanına hakaret ettiği gerekçesi ile suç duyurularında bulunulmuştur.

Sayın genel başkan, meclis konuşmaları da dahil olmak üzere, pek çok yerde yapmış olduğu konuşmalarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhur başkanı, sayın R. Tayyip Erdoğan’dan “diktatör” olarak bahsetmiştir.

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe sözlüğünde diktatör kelimesinin anlamı şu şekilde verilmiştir: Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse. Bu tanım üzerinden bakıldığında, sayın Erdoğan’a diktatör demenin bir hakaret değil bir durum tespiti olup olmadığını taktirlerinize sunuyoruz.

Devlet erki 3 temel başlık altında kullanılır: Yasama, yürütme, yargı.

Yasama yetkisi anayasa ile TBMM’ne verilmiş olsa dahi, pek çok kere bu yetkinin sayın Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda kullanıldığı bu yetkiyi kullanan milletvekillerinin çıkan yasalar hakkında bilgi sahibi olmadığı, AKP’li vekiller de dahil pekçok millet vekili tarafından basına ve kamuoyuna ifade edilmiştir…

Yürütme yetkisi bakanlar kurulundadır. Bakanların ve başbakanın nasıl atandığı kamu oyunun malumudur. Yine bakanlar kurulunun yetkisini kullanırken, sayın cumhur başkanından ne derece bağımsız hareket edebildiğini de kamu oyunun taktirine sunuyoruz. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 10 ağustos 2014 ten bu yana veto ettiği herhangi bir kanun kanun hükmünde kararname veya bakanlar kurulu kararı olmayışını, bu arkadaşlarımız nasıl izah edebilmektedirler? Kabinenin yapısı ve hısım akraba bakanların çokluğu da kabinenin doğrudan veya dolaylı olarak sayın Cumhurbaşkanının etkisi altında olduğunun bir başka ifadesi değil midir?

Adalet varsa devlet vardır. Adaletin tecellisi ancak bağımsız mahkemelerin tarafsız çalışmasına olanak sunmak ile mümkün olabilir. Yıllardır kamuoyunun gözleri önünde, Ergenekon, Balyoz, Casusluk

Soruşturması, Arınç’a Suikast gibi değişik isimli pek çok soruşturma yaşanmış ilgili mahkeme heyetleri baskı altında olduklarını doğrudan veya dolaylı olarak kamuoyuna ifade etmişlerdi. Sayın Erdoğan ise o dönemlerde bu davaların savcısının kendisi olduğunu defalarca ifade etmişti. Her ne kadar bu davalar beraat ile sonuçlanmışa da, aslında bu davalar başta göz bebeğimiz TSK olmak üzere, pekçok kurumdan sayısız yurtseverin tasfiyesiyle sonuçlanmıştır. Bu yüzdendir ki bu gün gerek yurt içerisinde gerekse yurt dışında yapılmaya çalışılan silahlı mücadeleler yeterli sonuç verememektedir.

Yine 17-25 Aralık yolsuzluk sürecinde yaşanan görevden almalarda, yasa değişikliklerinde kolluk güçlerinin mahkeme talimatlarını yerine getirmemelerinde sayın Erdoğan’ın yönlendirici olduğu intibahı oluşmuştur. Bu durum karşısında, toplumumuzda oluşan genel algı, sayın Erdoğan’ın devlet erklerinin hepsini, kısmen veya tamamen kontrol etmekte veya kontrol altına almaya çalışmakta olduğu şeklindedir.

 

Sayın Cumhurbaşkanının %52 oyla seçilmiş olması onu seçilmiş bir kral yapmaya yetmez. Bütün seçilmişler gibi onu da denetleyen mekanizmalar, yasalar ve anayasa vardır olmalıdır. Oysaki fiili durumda sayın Cumhur başkanının değil kendisini hısım akrabalarını bu kişilerin yönetmekte olduğu şirket, vakıf veya dernekleri denetleyebilecek kurum veya yetkili olup olmadığını samimiyetle merak ediyoruz. Ve yine Sayın Erdoğan ile her ne sebepten olursa olsun ters düşenlere karşı devlet erklerinin vermiş olduğu reaksiyonlarda devlet erklerinin tek elden ve sayın Erdoğan tarafından kontrol edildiği intibahını güçlendirmektedir. Bu durum sayın Erdoğan’ı Türk Dil Kurumu’nun tanımıyla Diktatör olarak tanımlanmasını meşru kılmaktadır. Bunu ifade etmenin suç olacağı yerlerde ancak ve ancak totaliter rejimlerdir.

 

AKP’nin sayın yerel yöneticilerini de birkaç söz söylemek istiyoruz:

 

Çok fazla üzerinde durmasak da, bölgemizde yaşanan kar ve olumsuz hava şartları karşısında belediyelerimizin yetersiz kaldığının farkında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.Bırakın ara sokakları ana caddeler de dahi varlık gösteremeyen sayın yetkililerin basına verdiği pozları ve demeçlerinihoş görmemiz mümkün değildir.Seçim mühendisliği nedeniyle belde belediyelerinin kapatılmış olması bu beldeleri sahipsiz bırakmış olduğu da bu süreçte çok net görülmüştür. Hele hele milyonlar harcadık tarzı ifadeler kullanan sayın yetkilileri tuz ve mazot fiyatlarını öğrenmeye davet ediyoruz. Herkesçe görülmüş olan gerçek şöyledir: şovmenler şov peşindeyken, Hastalar evlerinde cenazeler morglarda kısılıp kalmıştır ve bu gerçek muhalefetten önce AKP mensuplarınca ifade edilmiştir…

 

Sevgili AKP yöneticisi hemşerilerimiz Anayasa ve yasalarımız fikir ifadesinin güvence altına almıştır. AİHM karaları, ise daha da ileriye giderek siyasetle uğraşan kişilere yapılan ağır eleştirilerin ve ithamlarındahi suç teşkil edemeyeceğini tespit etmiştir. Bütün bu bilgiler gerek teşkilatınız içerisindeki hukukçular gerekse günlük tecrübelerinizle tarafınızda mevcut iken bu abesle iştigalinizin sebebi bir toplumsal algı oluşturma çabası mıdır?

Hayatı boyunca hiç dilekçe yazmamış adliyenin kapısından dahi geçmemiş insanların eline dilekçeler tutuşturarak, suç duyurusu yaptırmak suretiyle size ne yaptırtılmak istendiğini idrak edebildiniz mi?

Memleket yangın yerine dönmüşken her gün Mehmetlerimiz vurulup düşerken, sizin topluma söyleyecek başka bir sözünüz yok mudur?

 

Şehirlerimiz bombalarla ve teröristlerle doldurulup gençler militan olarak yetiştirilmek üzere dağlara kaldırılırken, Silahlı kuvvetlerimizin elini kolunu bağlamış bir partinin mensubu olmaktan hicap duymuyor musunuz? Bu konuda diyecek sözünüz kifayet etmeyecek olsa dahi bir özür borcunuz olduğunu düşünmüyor musunuz?

Aynel Arab diyerek,Kobani’dePYD’ye kontrolünüz altında gönderilen silahların bugün askerimize, polisimize sıkılan silahlar olması ihtimali sizi rahatsız etmiyor mu?

Yola çıktıklarınızın pek çoğunun yolda bulduklarınızla değiştirilmiş olmasını neye yoruyorsunuz?

İlla suç duyurusunda bulunacak idiyseniz devlete kafa tutan varlığımızın ve birlikteliğimizin teminatı olan anayasamızı ayaklar altına alan şahsiyetleri neden göremediniz?

Tutulmayan yeminler üzerinden, devletin en tepesindeki kişilerce anayasanın ve yasaların çiğneniyor olmasının hepimizi en temel yasal güvencelerden mahrum kalmamıza sebep olacağını göremiyor musunuz?

Yapılan suç duyurularının tamamının tek bir partinin mensuplarınca ve adeta talimatla yapılmış olması sizce de sayın cumhurbaşkanının tarafsızlığını yitirmiş olduğunun ifadesi değil midir?

Karşısındakilere saygı göstermeyen kişilerin saygı beklemeye hakkı yoktur. Bu hususta tüm siyasetçileri üzerlerine düşen özeni göstermeye davet ediyoruz. Sayın cumhur başkanını da, başta Cumhur başkanlığı makamı olmak üzere anayasa ve yasalara, hükümete, muhalefete, tüm kurum ve kişilere karşı saygılı olamaya “namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş olduğu gibi” tarafsızlığını tesis ederek çabasını tüm kurumların uyumlu çalışması için sarf etmeye davet ediyoruz.

Terörün bittiği, iş ve aş kaygısının olmadığı devletin bütün kurum ve kurallarıyla sorunsuz işlediği aydınlık ve müreffeh yarınlara milletçe ulaşmak dileğiyle…

CHP AKÇABAT İLÇE BAŞKANLIĞI

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Haberler